19 Mart 2014 Çarşamba

FRİEDRİCH NİETZSCHE VE AHLAK FELSEFESİ

 
 
 
Ahlak Dışı Bir Felsefe Anlayışı İnşa etmiştir 
 
    “Ahlaklı insan, ahlaksız insandan daha aşağı bir türdür.” Nietzsche
 Nietzsche (1844-1900) ahlak değerlerine karşı en sert eleştirileri yapmış ve kendine göre ahlak dışı (amoral) bir felsefe kurma girişiminde bulunmuş olan Alman filozoftur.  Aklı değil istenci, toplumu değil bireyi üstün tutan bir anlayışın temsilcisidir. Akılcılığı ve toplumculuğu besleyen değerlerin yerine bireyciliği (individüalizm) ve istenci destekleyen değerlerin konulmasını savunmuştur. 

     Ona göre gelişmek için mevcut ahlakı reddetmek gerekir
Nietzsche’ye göre, ahlak belli bir çağın değer yargıları ve “iyidir-kötüdür” dediği şeylerin tablosudur. Bu şekilde algılanan göreli değerler tablosundan uzak durmak gerekir. Kendi ifadesiyle ”Ahlaksal olan diye bir şeyden bahsedilemez, ancak olayların ahlaksal bir yorumundan bahsedilebilir.”[1] “Böyle Buyurdu Zerdüşt’te Nietzsche sıradan sürünün ortalama insanı ile karşıtlık içinde gördüğü ideal insanını, üstün insan’ı betimler. ‘İyinin ve kötünün ötesinde’ olan üstün insan herhangi başka bir sözle ‘ahlaksal dünya düzeni’ni yadsıyarak kendi değerlerini yaratır.”[2] Yani gelişmek için mevcut ahlakı reddetmek gereklidir. 

     Toplumu Halk Sınıf Ve Seçkinler Sınıfı Olarak İkiye Ayırmıştır
Nietzsche’ye göre toplumda iki tür insan ve bunların oluşturduğu iki tür toplumsal sınıf vardır. Bunlardan bi­ri halk sınıfı, diğeri seçkinler sınıfıdır. Halk sınıfı sürü durumundadır. Din ve gündelik ahlak kuralları bu sınıf için yeterlidir; çünkü onun asıl görevi seçkin sınıfın oluşmasına elverişli koşulları sağlamaktır. 


     Vicdan yerine; Bireyci, bencil, acımasız, istenci güçlendiren ahlakı savunmuştur.
Seçkin sınıfa yakı­şan ahlak, insanın doğasına uygun olan bireyci, bencil, acımasız, istenci güçlendiren ahlaktır. Ona göre dinler ve kimi filozoflar bu ahlak yerine özverili olmayı öğütleyen, zayıflığı, miskinliği koruyan ve bireyin güdülerini körletip onu edilginliğe yönelten köleler ahlakını benimsemişlerdir. Artık sıradan kimselere ve korkaklara yarayan bu ahlaktan kurtulmanın zamanı gelmiştir. Bunun yolu da vicdan ahlakı yerine deha yani iktidara doğru giden güç ahlakını koymaktır. İnsani ilişkilerde gücü ön plana almıştır. Ona göre “güçlü olan haklıdır”Nietzsche’ye göre yeni ahlak değerleri seçkin sınıf arasından yetişecek üst insanlarca(übermensche) konula­caktır. Üst insan güçlü istencin simgesidir. Nietzsche’nin bu yaklaşımı, gücü “en yüce iyi” durumuna getirmekte­dir. Bu düşünce bazı düşünürlerce faşizmin habercisi olarak nitelenmiştir.

      Dünyanın özüne güçler arası çatışmaları koyan Nietzsche, pek çok ahlakçıyı “Kimseyi incitme!” buyruğunu ahlak sorunun temeline yerleştirmesinden ötürü eleştirir. Şöyle der; “Güçlü olan gücünün gerektirdiğini yapmalıdır ve dünya güçlülerindir.”[3] Bu noktada görüyoruz ki Nietzsche’ye göre güç ve güçlü meşrudur ve her zaman haklıdır: “Nietzsche, güce başlı başına bir hayranlık duymuş ve onu ahlaksal ölçülere ya da etik unsurlara bakılmaksızın kazanılacak bir şey olarak görmüştür.”[4] 
Dünya bir savaş meydanıdır.

Davayı kutsal yapan şey iyi bir savaştır!”

     Lamarck ve evrim teorisinin ana kuramcısı Charles Darwin ile başlayan en üstün türün ayakta kaldığı düşüncesi ve Maltus’un öğretileri Nietzsche’nin düşünce yapısının temelleri oldu. Bu temel, insanoğluna özetle şu mesajı veriyordu: “Canlıların yaşamda kalması için tek yol, birbirleriyle savaşmalarıdır. Doğada bir seçme-ayıklama süreci vardır. Buna göre her soyun en uygun niteliklere sahip olan temsilcileri, yaşamda kalır. Doğanın yasası budur.”[5]
Doğanın yasasını böyle gören ve savaşarak üstün insana uzanan yolda yeni adımlar atıldığına inanan Nietzsche bu noktada savaşı kutsamış ve şunları söylemiştir: “Diyorsunuz ki savaşı kutsal kılan şey iyi bir davadır. Ben size derim ki her davayı kursal yapan şey iyi bir savaştır.”
Özetle F. Nietzsche’nin bütün felsefesinde bir başkaldırı vardır. Toplumun bütün değerlerine karşı çıkmıştır. Nietzsche, Darwin’in kuramında belirtildiği gibi “ güçlüler yaşam savaşı içinde güçsüzleri yok eder.” anlayışını benimsemiştir. O, ahlâkın amacının eşitlik olamayacağını düşünür. Çünkü, hayatın içinde eşitlik yoktur. İçinde yaşadığı dönemin ahlâk anlayışını bir köle ahlâkı olarak yorumlar ve tüm dinsel değerlere karşı çıkar. Bunun yerine insanlara yeni amaç ve değerler sunmaya çalışır.

      Nietzsche’nin anlayışında insanın kendi çıkarları için gereğinde başka insanları yok etmesi iyi ve soylu bir davranıştır. Soylu sınıf her şeye egemen olunca, sonunda üstün insan ortaya çıkacaktır. Üstün insan güçlüdür, her şey onun için çalışır. Nietzsche’nin bu anlayışında güç en yüce erdem olarak değerlendirilmiştir.

     Nietzsche’nin bu görüşlerinden en çok Hitler etkilenerek ‘üstün ırk’ görüşüne kapılmıştır.
Hayatı güçten ibaret gören Nietzsche, güçlerin çarpışmasından ve güçsüz olanın elenmesinden başka bir şey olmayan savaşı üstün insana ulaşma noktasında bir araç olarak savunmuştur.







1- İyinin ve Kötünün Ötesinde, Friedrich Wilhelm Nietzsche
2- Felsefe Tarihi / William S. SAHAKIAN
3- Nietzsche’nin Ahlak Görüşü, Ayşe SEVİNÇ
4-Uluslar arası İlişkiler Teorileri, Prof. Dr. Tayyar ARI
5-Düşünce Tarihi ve İnsan Doğası, Doç. Dr. Ayhan AYDIN
 
  
 

11 yorum:

  1. Çok teşekkür ederim yazı için ayrıca sitemi ziyaret etmeyi unutmayın http://islamguzelahlaktir.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  2. Ben şahsen Nietzsche´yi bir Filozof olarak görmüyorum, daha çok kendi heves, nefs ve arzularının isteklerini ve bu isteklerinden ötürü yapmış olduğu, yapacağı, yapabilecekleri ve henüz yapmamış fakat yapmayı arzu ettiği veya planladığı fiil ve halleri meşrulaştırmak adına, düşüncei bilim, felsefe ve gelişim kavramları arkasına sığınmış, belirttiği tezlerde birden çok mantık hataları ve çelişkiler olmasından anlaşılması üzere, o konular üzerine gereğince ve yeterince düşünmemiş veya düşündüğü halde bulduğu cevapların hoşuna gitmemesinden ötürü o cevapları red edip yerine kendi saçmalıklarını yerleştirmiş gibi görünüyor.

    Fakat işin sonunda ortaya çıkan saçma sapan ve mantıksız durumlar ve kavramlara ancak yeterli Felsefe yani gereğince ve yeterince düşünülme ile elde edilen mevzu´nun son ve asıl hali yani Hakikat kafi gelebilir.

    Hakikatin özünde ise yine Ahlak ile karşılaşır insan, zira insanı insan yapan Ahlakıdır, eğer öyle olmasa idi, ne farkı kalır idi insanın hayvandan? İş yine Darwin amcaya kadar uzanıyor burada, eğer maymun isek? bizdeki ahlak maymunlarda niye yok :D sanki Nietzsche ve Darwin efendiler, birbirlerini desteklemeye çalışıyorlarmış gibi duruyor.

    Nietzsche´nin bu tanımlamaları bana daha çok çocuksu gibi gelmekte, zira çocuklar da hiç düşünmeden bazı şeylerde takılır kalırlar, fakat istediklerini elde etmelerine bir mani çıkarsa, o zaman saçma sapan hal, hareket ve söyemlerle istediklerini meşru kılmaya çalışırlar, o da olmadı ağlarlar :D aynı Nietzsche efendinin, ben zamanımın ötesinde bir insanım, benim söylediklerimin değeri benden çok sonra anlaşılacak demesi gibi yani :) bir nevi ağlamaklı halidir bu hali Nietzsche amcamızın!

    İşin özü aslında, Nietzsche kadar ahlaksız, arsız ve şımarık bir insan daha varsa o da Darwin´dir, zira kendileri de bunu kabul etmiyorlar mı? Öyleyse böylesi ahlaksızlardan uzak durmak, Felsefe üzerine yeteri kadar erginleşmeden de söylediklerinden ve tezlerinden uzak durmak gerek, zira hakikatten uzaklaştırma tehlikesi çok yüksek bu ikilinin!

    Fakat ne yazık ki, ülkemiz dahil birçok ülkede bu ikisinin eserleri ve sözleri sanki bilimin olmaz ise olmazıymış gibi, sansürlenmeye kalkışıldığında, gerek belirli kurumlar, gerek ise o kurumların yaptığı propogandalar ile gaza gelen halkın bazı kesimleri hemen ortalığı birbirine katıp, bu ikiliyi sansürlemeye çalışanları Bilim ve Gelişim düşmanı olarak aforoz etmeye yeltenirler. Halbuki, gerçekten de bu ikilinin eserlerinin Felsefe üzerine belirli bir olgunluğa gelmemiş kişilere müsaade edildiği müddetçe, bu ikiliye uyup, ahlaksızlığın dibine ulaşıp, ömürleri boyunca maymunluk yapan, insalığa fayda sağladığını sanıp aslında zarardan başka birşeyi dokunmayan nsanların sayısı maalesef artacaktır.
    Zira şu sıralar ülkemizde, yeni eğitim müfredatında evrim´e dair hiçbir konunun geçmemesinden dolayı, sanki bilim dairesinde sadece Evrim Teorisi mevcutmuş gibi yada bilimin olmaz ise olmazıymış gibi davranıp, Eğitim müfredatını hazırlayanları adeta Bilim ve Gelişim düşmanı olarak ilan etmeleri de buna örnek gösterilebilir.

    Benim Felsefe ile ilgilenen arkadaşlara tavsiyem, bu ikiliye bulaşmadan evvel, önce kendinizi bir sorguya çekip, yeterli derecede olgunlaşıp olgunlaşmadığınızı kendi içinizde gereğince sabit kılmanız, eğer ki olgunlaşmadıysanız, kendinizi yeterli derece hissedene kadar, bu ikiliden, eserlerinden, sözlerinde hatta isimlerini anmaktan daha kaçınınız!

    ALLAH (C.C) muhafaza, ahlakınızı yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalırsınız.

    "Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz."
    - Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) :Said İbnu'l-As, Hadis No: 177-Buhari

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel bu gönderi olmuş beğendim

      Sil
    2. Dini argumanlarla nietzsche'yi değerlendirmek hatasına düşüyorsunuz.

      Çelişki arayip bulacaksak dinlerden çok daha fazla malzeme çıkar.

      İnsanın maymundan geldiğini ne darwin ne de bir başkası iddia etmemistir. Burayi da çarpıtıyorsunuz. Ortak ata tezini maymundan türeyen insan olarak yorumlamak muslumanların evrim teorisi hakkında hicbir okuma yapmadan yargıya varmasından başka bir şey değildir.

      Ahlakın nihayetinde üretilen değerler olması onu tartışmasız olarak doğru kılmaz. Böyle bir kabule mecbur muyuz?

      Ahlakı sorgulamak sizin için dinin de sorgulanması anlamına geleceginden dolayı şiddetle bu girişimlerde bulunmuş ve bulunan insanlara kulplar takmaya kendinizi mecbur hissediyorsunuz. İyi bir filolog ve filozof olmanın yanısıra iyi de bir psikolog/ (insan ve toplum psikolojisi gözlemcisi) olan niçe'nin hangi alanların gelişimine ve o alanların insanlarına katkı sağladığını o bilimin, felsefenin temsilcilerinin niçe hakkındaki düşüncelerinde okuyabilirsiniz.

      Örneğin freud nietzsche'nin genel psikolojik analizlerini incelemiş ve detaylandırmıştır. Ve kendisi de nietzsche'den bu bakımdan istifade ettiğini vurgulamıştır. Siz simdi freud da adam değil dersiniz o da ayrı tabi.

      Siz ne derseniz deyin genel kabule uymamak, sorgulamak cesurca bir adımdır. Fakat inancınız buna musade etmiyor. Ister delilik dersiniz ister dahilik tercih size kalmış.

      Son Bir ekleme yapmam gerekirse, anlayarak okuma yapamadığınız ortada. Aksi durumda din elden gider korkusu sizi din şövalyeliğine soyunduruyor.


      Sil
    3. Niçe sana yaramiş dostum 😂😂😂😂😂😂

      Sil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Açıklama yaptığınız yorumu da okurken içim kan ağlıyordu. Bana fırsat vermeden içimdekilere, aklımdakilere tercüman olduğunuz için binlerce kez teşekkür ederim. Saygılar

    YanıtlaSil
  5. Merhabalar,

    Alman filozof ve yazar Friedrich Nietzsche; zamana meydan okuyan eserleriyle ve felsefe dünyasına kazandırdığı kavramlarla Avrupa’nın en büyük yazarı olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte Friedrich Nietzsche, tüm zamanların en fazla alıntı yapılan filozofu olmuştur. Nietzsche’nin "yazılmış en derin" eser olarak tanımladığı ‘’Böyle Buyurdu Zerdüşt’’ kitabından derlediğim on alıntıyı okumanız için ben de sizinle paylaşmayı çok isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/friedrich-nietzsche-boyle-buyurdu-zerdust-kitabindan-en-sevdigim-10-alinti/ Motivasyon açısından şu cümlesini kendime rehber edinmişimdir;

    ‘’Ama önce sen kendini inşa etmelisin, dimdik bir beden ve dimdik bir ruhla.’’

    Güzel okumalar dilerim,
    edebiyatla ve sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil